22 Kasım 2015 Pazar

1

İnsanın uçan bir kuştan, esen rüzgardan ve solan bir çiçekten öğreneceği bir ömürlük dersi vardır.
İşte bu yüzden eğitim kurumları yok olmalıdır, insanın varlık amacı olan o büyük boşluğunu, kendini tekrar eden ve ruhuna sıkıntı aşılayarak dolduran bir yöntem en büyük kötülüktür. Bu yöntem, devamlı tatminsizce koşturan ve zalimliği ciddiyet sanan bireyler yaratır, bunun sebebi basittir; ne ekersen onu biçersin. Ruhu taptaze bir gül gibi parıldayan çocukları, bu güzelim dünyanın inceliğinden, narinliğinden koparırız ve sebebi bir hiç olan zorunlu eğitime ve her şeyi doğanın taklidi olarak tasarlanmış beton duvarlar arasında bir yaşama hapsederiz. Burada en çok ne komik biliyor musunuz? Kaliteli bir yaşam yerine ucuzluğu seçeriz. Bunu her anlamda yaparız. Her şeyi doğadan taklit olan araç gereçler kullanırız, doğaya gitmeyiz, araç gereçleri kullanırız ve bu araç gereçleri satın alabilmek için başka bir araca bağımlı oluruz, bu araç için keşfedilecek tüm güzellikleri çöpe atarız, evet bu bir tercihtir, bu insan zihninin en karanlık dehlizi ve cehennemin ta kendisidir. Her zaman hayalini kurduğumuz şeyler için ağlayıp dururuz da, aslında manzara ne komiktir. Koskoca bir özgürlükler diyarı içinde sürekli bir zorunluluk buluruz. Manzara ne komiktir, herkes bir bahane uydurur. O evde yaşamak zorunda olduğuna, o barda arada bir takılmak zorunda olduğuna, "taklit edebilmek" için orada kalmak zorunda olduğuna, her sabah canım uykusundan uyanmak ve o işe gitmek zorunda olduğuna inanır. Bütün bunlar birer kurgudur, eğer maddenin ve bağımlılıkların yolundan ayrılmak istersen, tüm güçler senin yardımcın olur, yalnızca sen dinlemeyi ve istemeyi bilmezsin çünkü sana bu haklar hiç verilmemiştir. Çünkü sen çocukluğundan beri o eğitimin altında erimek ve bunu başarı sanmak zorundalığıyla büyümüşsündür. Başarıya inanır mısın?

Ben başarıya inanırım, ama asla kendimi hiç bir şeye satmam ve feda etmem.
Ben, takdirin doğasına inanırım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bana Yazın!

Ad

E-posta *

Mesaj *